"Hiçbir sevgili kalbimi kazanamaz, ta ki evlilik sözleşmesinde, istediğim zaman kahve içebileceğim yazana kadar…" Bu satırların, J.S. Bach’ın kahve için bestelediği kantatta, genç bir burjuva kızının babasına söylediği sözler olarak yer aldığını biliyor muydunuz? Kahveyi bugün sabahın ilk ışıklarıyla, yorgunluk gidermek veya uzun saatler uykusuz kalacağımızda dinç kalmak için yudumluyoruz… Kimi zaman da bayramlarda birlikte yenen yemek sonraları sohbeti daha da koyulaştırmak, “kız isterken” artık sadede gelmek, hatırı sayılır bir dostu muhabbete çağırmak ya da fal baktırarak geleceğe dair meraklarımızı gidermek için “kahveyi” bahane ediyoruz… Peki kahvenin bir içecek olarak bu kadar görev üstlenmeden, hayatımıza, kültürümüzün odak noktasına bu denli nüfuz etmeden önce, Etiyopya’nın güneyinde yerli halk tarafından bir çeşit yiyecek olarak kullanıldığını biliyor muydunuz? Uzun yıllar, upuzun yollar kat etmiş, kıta kıta gezmiş bu içeceğin tarihçesi ve Türk kahvesinin kültürel serüveni için bol köpüklü sert bir kahve eşliğinde ekran karşısına geçin!