Yiğit ve Eren bu sefer ekvator çizgisinin 80 km kuzeyine, Kenya’ya gidiyor. Usta belgeselcilerin Afrika’nın ‘Büyük Beşli’sini görmek için aylar geçirdiği topraklarda Yiğit-Eren eski yaşam biçiminin izlerini takip ediyor.

Tripodun kurulamadığı, cip içinde geçen safaride aslan, leopard, çita, gergedan, fil, bufalo, zürafa ve antiloplar Yiğit ve Eren’le birlikte izleyicilerine güzel bir kompozisyon sunuyor.

Rift Vadisi’nden geçip hipopotamların himayesindeki Naivasha Gölü’nde gezintiye çıkan seyyahlar, karanlık çökünce karaya adım atan dev canlıları burada da kameraya almayı başarıyor.

Yiğit ve Eren’i tanımadıkları bu kıtada rehberleri ‘Ole’ yalnız bırakmıyor. Vahşi hayvanların dilinden anlayan sükûneti ile eski zaman bilgelerini anımsatan Ole, bazen sessizliğin altın olduğunu bizimkilere öğretirken, gezginlere sabır aşılamayı da ihmal etmiyor.

Pembe filamingo ve babunların evi Nakuru Gölü, gün batımında daha görkemli bir vitrin sunan, gergedan çarpışmaları safariyi unutulmaz kılıyor.

Ve tabii ki Masailer… Tanzanya-Kenya sınırında yaşayan yarı-göçebe halkı görmeden gitmek büyük eksiklik olur.
Yüzyıllardır yaşam biçimini değiştirmemiş Afrika’nın en gözde etnik kabilesi Yiğit-Eren’i aralarına kabul ediyor.