Allianoi...
Allianoi’ye gittiğim zamanı asla unutmayacağım. O dönemde Türkiye’de herkes Hasankeyf’i kurtarmaya çalışıyordu ve Allianoi’yi tamamiyle unutmuş görünüyorduk. Tam da bu yüzden, orada neler olduğunu görmek için Allianoi’ye gittim. Antik kente gitmeden önce müzeyi ziyaret ettim ve orada ilginç bir şey oldu. Müzede dolaşırken bir heykel dikkatimi çekti.
En fazla 1 metre yüksekliğinde küçük bir heykeldi bu; ama sanki beni çağırıyordu. Ona dokunmam gerektiğini hissettim ve ellerimi küçük heykelin üzerine koydum. Bana verdiği his çok güzeldi; adeta heykel benimle konuşuyor gibiydi. Ona dokunmak bana huzur verdi, çok hoş bir enerji ellerimden bedenime geçti ve kalbime dokundu. Göz kamaştırıcı bir su perisiydi bu. Mermeri pürüzsüzdü, yüzünde o kadar ince detaylar vardı ki, sanki gerçek bir peri gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Saçları başının üstünde iki küçük tokayla tutturulmuştu. Ona kimbilir kaç kişinin benim gibi dokunmuş olduğunu düşündüm. O sırada kameramanım bana seslendi: “Hadi Wilco, devam etmemiz gerek!”; ama ben heykeli bırakamıyordum. Heykel bana büyük bir huzur hissi yaşatıyor olsa da, sonunda kalbimde bir buruklukla ondan ayrıldım.
İkinci ziyaret noktamız Allianoi Antik Kenti’ydi. Habiwabi’yi kazı alanının girişine sürdüm ve alana girdik. Bekçi zaten bizi bekliyordu ve bize etrafı gezdirdi. Beni etkileyen ilk yer, birçok sütunun olduğu, bir buluşma mekanı gibi görünen alandı. Bekçinin söylediğine göre, burası su perisini buldukları yerdi. Bir rüyada gibiydim; çünkü sadece bir saat önce dokunduğum heykelin, yüzyıllar boyunca burada durduğunu bilmiyordum. Kendimi garip hissettim, o heykelin benimle gerçekten konuştuğunu düşündüm. Etrafta biraz dolaştık; ben titriyordum. Hava soğuktu, dondurucu soğuk... ama eski bir havuz olduğunu duymuştum ve Romalılar’ın yaptığını ben de denemek istiyordum. Soyundum ve havuza doğru yürüdüm. Havuza vardığımda ayaklarımın donduğunu hissettim ama önemsemedim. Çok heyecanlıydım. Havuzun bir kısmı yeşil yosunlarla kaplıydı ama bunu da önemsemedim. Bundan binlerce yıl önce Romalılar’ın yaptığı gibi suda oturmak istiyordum. Romalılar, savaştan sonra yaralarını ve hastalıklarını tedavi etmek için buraya gelirlerdi. Suya girdim, su güzel ve sıcaktı, biraz yüzdüm. Sonra havuzun kenarına oturdum ve gözlerimi kapadım. Birbirleriyle konuşarak havuzda oturan Romalılar’ı gördüm. Savaştan ve zor hayatlarından söz ediyorlardı. Böylesi güzel ve huzurlu bir yerde bulunmaktan memnundular ve Roma İmparatorluğu adına savaşmak için gittikleri o tuhaf yerlere tekrar dönmek zorunda kalmamayı diliyorlardı. Tarihin en saf halini hissetmek, Romalılar’ın yaşamını duyumsamak... yaptığım buydu. Sudan çıktığımda kendimi yeniden doğmuş gibi hissettim; bu deneyimi herkes yaşayabilmeli, diye düşündüm.
Ne yazık ki birkaç kilometre ötede bu güzelim antik kent için büyük bir tehdit olduğunu gördüm. Bir baraj yapılıyordu ve yakın zamanda bu harika yer sular altında kalacaktı. Binlerce yıllık bir tarih yok edilecekti. Türkiye’de niçin eşi benzeri olmayan bu tip yerlere önem vermiyoruz? Böyle bir yer Yunanistan’da, İtalya’da, Yemen’de veya Hollanda’da olsaydı, el üstünde tutulurdu. Burası turistik bir çekim merkezi haline getirilirdi: Hatta sloganlarından biri; “Tarihi hisset ve yaşa” olabilirdi. Oysa Türkiye’de, bu yeri koruma altına alması gerekenler, onun varlığı inkar ediyor.
Birkaç gün önce gazetede okuduğum bir makale beni öfkelendirdi. Veysel Eroğlu, bir muhabire şöyle demişti: “Allianoi diye bir yer yok. Orada “Paşa Ilıcası” adında kısa süre önce restore edilmiş bir kaplıca var sadece." Bunu söyleyen kişi, ülkeye örnek olması gereken biri; oysa yaptığı şey, bu ülkenin güzel tarihini hiçe saymak. O kadar sinirlenmiştim ki o gece uyuyamadım. Başka bir program yapmak için Allionai’ye tekrar gitmeye kendi kendime söz verdim; belki bu kez antik kentin önemini vurgulamak için Tarkan gibi önemli Türk sanatçılarını davet edebilirdim. En sonunda uyuyakaldım. Ertesi gün uyandığımda gazeteye baktım ve şok oldum. Tarkan Allianoi’yle ilgili bir şarkı yapmış ve yine Veysel Eroğlu tarafından eleştirilmişti.
Tarkan’ı tebrik etmek ve onu, hem kendisinin, hem benim, hem de birçoklarının çok sevdiği bu ülke için tavır almaya devam etmesi konusunda desteklemek istiyorum.
Wilco Van Herpen