Balkanlar, etnik çeşitlilik yüzünden birçok kanlı savaşa sahne oldu, bunlardan biri de son yüzyılın en korkunç savaşlarından birinin yaşandığı Kosova.
Coşkun Aral, ilk olarak 1987 yılında ziyaret ettiği Kosova'ya ikinci kez gittiğinde sene 1999'du ve Kosova'da büyük bir savaş yaşanıyordu. Sırp milliyetçileri, Arnavutları Makedonya sınırındaki kamplara göndermiş, Arnavutların evlerini ateşe vermişlerdi. Kosovalı Arnavutların bir kısmı doğup büyüdükleri bu topraklara geri dönebildiler ve burada yeni bir hayat inşa etmeye çalıştılar. Uzun yıllar boyunca verdikleri bağımsızlık mücadelesi sonucu tek taraflı olarak 17 Şubat 2008'de bağımsızlığını ilan eden Kosova Cumhuriyeti tüm dünya tarafından olmasa da birçok ülke
tarafından tanındı ve kabul edildi.
Coşkun Aral, savaş zamanında kamplarda karşılaştığı görüntülerden sonra tekrar Kosova'ya gidiyor ve Avrupa’nın en genç ülkesinde yaşanan değişim ve gelişimleri ekranlara getiriyor.
Kosova'nın başkenti olan Piriştine'de başlayan yolculukta Kosova Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi üyesi Altay Suroy Recepoğlu'yla Kosova Savaşı'nı ve yeni cumhuriyetin yasaları, Demokratik Türk Partisi Genel aşkanı ve Kosova Kamu Yönetimi Bakanı Mahir Yağcılar ile Kosova ekonomisi ve geleceği hakkında bilgiler alınıyor.
Kosova ve Balkanlar'daki güncel gelişmeleri sunan haber portalı Kosovaport'un genç kurucusu Ela Kasap'la gerçekleştirilen bir röportajın olduğu bölümde, savaş zamanında 12 yaşında olan Ela Kasap'ın ağzından savaş dinleniyor ve Kosova'nın en büyük sorunlarından biri olan işsizliğin gençlere olan yansıması konuşuluyor.
Savaştan sonra Piriştine sokakları, restoran ve kafelerle dolmuş ve bu mekanlar gün boyu müşterilerle dolu. Genç işletme sahibi Besfort Kasumi'nin bu konuda görüşlerinin alındığı bölümde canlı Piriştine sokaklarının nabzı tutuluyor.
Piriştine'den sonra, Balkanlar'da adeta bir Osmanlı mirası diyebileceğimiz Şar Dağları’nın eteğindeki Prizren şehrine giden Coşkun Aral, Osmanlı’dan kalma köprüleri, şadırvanı, camileriyle savaştan en az zarar gören şehirlerden biri olma özelliğini taşıyan bu güzel şehri gezerken eski dostu, fotoğraf sanatçsı Nafıs Lokviça'yla karşılaşıp onunla bu Osmanlı şehri hakkında güzel bir sohbet gerçekleştiriyor. Prizren tam beş asır boyunca Osmanlı İmparatorluğu hakimiyeti altında kalmış. 1950-1960 yılları arasında tam 3200 aile Prizren’den Türkiye'ye göç etmiş, bu sebeple Türkiye'den gelen ziyaretçilerin burada kültür ve dil açısından sıkıntı yaşaması imkansız.
Kosova seyahati, bir Türk kasabası olan Mamuşa'yla devam ediyor. Burası bir Anadolu köyünden farksız, kasabada yaşayan herkes Türk. Hatta Çanakkale Savaşı sırasında Mamuşalılar da gönüllü olarak savaşa katılmış ve 40 şehit vermişler. Mamuşa, Kosova iç savaşı sırasında Sırpların buradaki hakim güçten korkarak, saldırmaktan çekindikleri nadir bölgelerden biriymiş. Ve burada yaşayan Türkler, o zaman binlerce Arnavut'u evlerinde saklayarak koruma altına almışlar. Mamuşa adeta Türkiye'den bir parça ve Türkiye'yle olan bağlarını hiç koparmamışlar. Coşkun Aral ilk olarak 1987 yılında ziyaret ettiği bu köyde tanıştığı ve röportaj yaptığı o zamanın genç televizyoncusu ve bugünün Mamuşa Belediye Başkanı Arif Bütüç'le duygu dolu bir görüşme gerçekleştiriyor.
Kosova'nın tarihinde bizim tarihimizde yer alan iki savaş daha yaşanmıştı. I. Murat ve II. Murat zamanında yaşanan Kosova Savaşları. Burada Kosova Ovası'nda gerçekleşen ve Sırp milliyetçiliğinin ilk yeşerdiği savaş olarak anılan 1389'daki I. Kosova Savaşı'nda iki taraf da, hem Osmanlılar hem de Sırplar'ın büyük kayıplar vermişlerdi. Coşkun Aral da bu bölümde hem I. Murat Türbesi'ni ve Sırp Anıtı'nı ziyaret ediyor.
Henüz Yorum Yapılmadı. İlk yorumu siz yapın.