Türkiye’nin ilk üç boyutlu yerli yapımına imza atan İZ ekibi, 2013 yılında 10 yeni 3D belgeselle DIGITURK ekranında... İlk randevu, Veliefendi Hipodromu’nda!
2009 yılında, Türkiye’nin ilk 3 boyutlu yapımı İstanbul’a Dokun ile İstanbul'un mimari şaheserlerini, yaşayan kültürünü ve evrenselleşen değerlerini 3 boyut teknolojisiyle ekrana getiren İZ TV, üç boyutlu belgesellerine yenilerini eklemeye hazırlanıyor.
İstanbul’a Dokun belgeselinin ardından, 2010 yılında üç boyutlu yapımlarına Karada / Havada / Suda üçlemesiyle yeni bir seri ekleyen İZ ekibi, Mayıs ayından itibaren 10 yeni 3D yapımı izleyicileriyle buluşturacak. Türkiye’nin dört bir yanında gerçekleştirilecek üç boyutlu belgeseller, ülkemizin doğa, macera, spor, gelenek, kültür, mimari, arkeoloji, ve sanat alanındaki zenginliklerini ekrana taşıyacak. Isparta’nın dünyaca ünlü güllerinden Kırkpınar’ın asırlık güreş geleneğine, Efes Antik Kenti’nden Safranbolu’nun mimari mirasına uzanan 10 belgesellik maraton, Veliefendi Hipodromu’ndan start alacak.
Tutkunun sahnesi: Veliefendi Hipodromu
Bir zamanların gezi çayırı; bugün Türkiye’nin en önemli hipodromu... Nefes kesen yarışları, apranti eğitimi, yarış atları hastanesi, müzesi ve piknik alanıyla, Veliefendi Hipodromu ve at yarışı tutkunları, 2013 yılında İZ’de ekrana gelecek ilk üç boyutlu yapıma konu oluyor.
Hipodroma adını veren ve bahisçilerin at yarışlarına meraklı bir zengin olarak tanıdığı Veli Efendi, aslında 18. yüzyılın önde gelen Osmanlı alimleri ve hattatları arasında yer alan bir Şeyhülislam. Bugünkü Hipodrom alanı, Şeyhülislam Veliyüddin Efendi tarafından vakfedilerek, 1911 yılına kadar İstanbul'un en gözde mesire yeri olmuş. O zamanlar, çayırlarda ve dere kenarlarında buluşan İstanbullular için, bağlar ve bostanlarla çevrili Veliefendi Çayırı, önemli bir eğlence yeriydi. Veliyüddin Efendi, mesire yerine çeşmeler yaptırmış, ölümünden sonra da bakımının yapılması için evler, dükkânlar vakfetmişti.
Enver Paşa’nın 1911'de görevlendirdiği bir bilim kurulu, İstanbul'da at yarışı düzenlenmesi için Veliefendi Çayırı'nı uygun görünce, mesire yeri, hipodroma dönüştürüldü. Savaş yılları olmasına rağmen, Türkiye Jokey Kulübü'nün düzenlediği yarışlara ilgi büyüktü. İstanbul'un zenginleri ve yabancılar, akın akın koşulara gidiyordu. Veliefendi Çayırı'ndaki yarış pisti gelişmeye, tribünler yenilenmeye ve büyümeye başladı. Ama İstanbullular, burada piknik yapmaktan da vazgeçmediler.
Hipodrom, bir şenlik yeri... 7600 kişilik tribün kapasitesine sahip 596 dönümlük Veliefendi, bugün şehrin beton blokları arasında yeşil bir vahayı andırıyor. Hipodromu sadece bahisçilerin doldurduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Burası ailece gidilen, hem yarış seyredilen, hem piknik yapılan bir eğlence mekanı. Göz alıcı atların, heyecanlı yarışseverlerin, asırlık ağaçlara yaptıkları yuvalarından cıvıl cıvıl öterek cümbüşe katılan kuşların oluşturduğu bir panayır yeri Veliefendi. Adeta şehrin saklı bahçesi.
Hipodrom, bir eğitim kurumu... 1985 yılında Hipodrom’un içinde açılan Ekrem Kurt Apranti Eğitim Merkezi, bugün jokeylik mesleğini icra edecek eleman yetiştiren tek kuruluş. Veliefendi’de ayrıca Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı'nın denetimi ve gözetiminde, at neslinin ıslahı ve yetiştiricilik konusunda çalışmalar da yapılıyor.
Hipodrom, şehir içinde bir şehir... Eğitim kurumu, hastanesi, ahırları, otoparkı, müzesi, piknik alanıyla hem geceyi hem de gündüzü yaşayan bir kent. 2020 metre uzunluğunda çim yarış pisti, 1870 metre uzunluğunda sentetik yarış pisti ve 1730 metre uzunluğunda kum idman pistiyle, benzersiz bir yarış ve yaşam alanı.
Bu özel yaşam alanının kapıları, Türkiye’nin belgesel ekranı İZ’de aralanıyor. Veliefendi Hipodromu, gündüz ve gece yarışları, müdavimleri, jokeyleri, seyisleri, piknikçileri, veterinerleri, idarecileri ve her yaştan izleyicileriyle, İZ’in merceğinden ilk kez üç boyutlu olarak ekrana geliyor.
Veliefendi Hipodromu’nun nefes kesen hikayesini, İZ’de izleyin!