Torosların koynunda, yemyeşil bir kasaba: Çamlıyayla... Ve yalnızca bu küçük ilçede açan el işi çiçekler: Namrun oyaları...
Çeyiz sandıklarının "olmazsa olmazı" iğne oyası, 12. yüzyıldan beri Anadolu'da varlığını sürdürüyor. Torosların bazı bölgelerinde, yeni gelinler keyiflerince konuşamadıkları için elbise kenarlarına, yazmalara, hotozlara dikilen oyalarla duygularını ifade ediyor, bu geleneği günümüzde de yaşatıyor. Tarsus'a 67 kilometre uzaklıkta, Berdan ırmağının iki büyük kolu arasında kalan, üç tarafı dağlarla çevrili Çamlıyayla’da da, Namrun iğne oyaları birer sözsüz iletişim aracı olarak yok oluşa direniyor. “Namrun oyası” olarak adlandırılan ve genellikle Torosların eteklerindeki çiçeklerin işlendiği iğne oyaları, yerleşik nüfusu üç bin civarında olan bu küçük yerleşim yerinde, halk tarafından yaşatılmaya çalışılıyor. Ama zaman değiştikçe, nesilden nesile aktarılan bu gelenek de gitgide zayıflıyor, oyaların rengi solmaya yüz tutuyor.
Çakır dikeni, yayla gülü, biber oyası... Her desenin ardında, hikayesi... Namrunlu oya ustası Dilek Çiğdem, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın teknik danışmanlığında yürütülen ve 10 yılda 1000 yeni usta yetiştirmeyi hedefleyen Bir Usta Bin Usta projesi kapsamında, Çamlıyayla'da yüzyıllardır annelerden kızlarına aktarılan iğne oyacılığını yaşatmak için, 20 usta adayına el veriyor. Dünya literatürüne "Türk Danteli" olarak giren iğne oyalarının Namrun’a özgü motiflerini ve bu küçük ilçedeki geleneği yaşatma çabalarını İZ'de izleyin!
Henüz Yorum Yapılmadı. İlk yorumu siz yapın.