17 milyondan fazla insanın bir arada barınmaya ve yaşamaya çalıştığı bir dünya kenti.
Sahip olduğu tüm renkler ve canlılık içinde dev bir megapol; İstanbul...
Eski dokusu neredeyse tamamen yok edilmiş, kıyıları doldurulmuş, ormanlık alanları ve su havzaları yerleşim alanı haline gelmiş; düzensiz ve çarpık yapılaşmaya yenik düşmüş, mega projelerle kalan son doğal alanları da imha edilmiş olan İstanbul, yaşadığı bu gerilimli sürecin ötesinde üç yüz bin yılı içeren bir masala sahip.
İstanbul Boğazı bugün bildiğimiz görünümüne çok yakın bir zamanda, günümüzden sadece 3 bin yıl önce kavuşmuştu. Oysa ondan önce Marmara Denizi bir açılıp bir kapanıyor, çevrenin iklimi ve canlıları sürekli değişiyordu. İstanbul’da yaşayan ilk insanların Avrupa’ya göçerken Küçükçekmece civarındaki Yarımburgaz Mağaraları'nda yaşayan Afrikalılar oldukları düşünülüyordu. İstanbul Masalı'nın ilk kahramanları işte o insanlardı, peşleri sıra gelenler ise bir su gibi akıp günümüze uzanan masalda yerlerini aldılar sırasıyla. İlk liman kenti Bizans'tan ilk başkent Konstatinapolis'e, üç kıtaya uzanan Osmanlı İmparatorluğu'nun büyülü başkentliğinden Türkiye Cumhuriyeti'nin yorgun metropollüğüne devirler birbirini izledi. Masala son nokta hiç konulmadı.
Günün birinde ise masalın içinden biri çıktı ve masalı anlatmaya başladı...
Çocuk ve gençlik edebiyatının usta yayıncısı, yazar, arkeolog ve araştırmacı Mine Soysal isminin önüne koyduğu sıfatların ötesinde yaşadığı dünyayı merak eden, sorgulayan, saklı kalmış hikayelerin izini süren bir kaşif. Öğrenmek, anlamak ve anlatmakla geçen yaşamında, onu en çok heyecanlandıran şehir ise yaşadığı kent. Kaleme aldığı İstanbul Masalı kitabından yola çıkarak üç yüz bin yıllık tarihi İz'de dile getiriyor.
İz'de İzleyin!
Henüz Yorum Yapılmadı. İlk yorumu siz yapın.