Biletinizde, “Varış yeri: Malatya” yazıyor. Ve siz onu Türkiye’de herhangi bir şehir sanıyorsunuz. Ama fena halde yanılıyorsunuz: Malatya, “Altın Elmas” ülkesinin başkenti. Orada “mişmiş”in, yani kayısının hükmü geçiyor. Güneşin altın damlaları, her yıl baharla birlikte Malatya’da ağaçlardan damlıyor.
Dünyanın kayısı başkenti olarak bilinen Malatya’da; ilkbaharda çiçeklenmeye başlayan kayısı ağaçları, yaz aylarına gelindiğinde meyvelerini vermeye başlıyor. Her yıl aynı coşkuyla yaşanan bu serüvenin geçmişi ise, aslında çok uzun yıllar öncesine dayanıyor.
Kuzeydoğu ve Çin kökenli bu meyvenin anavatanı; Türkistan, Orta Asya ve Batı Çin’i içine alan, çok geniş bir bölge. Kayısının Anadolu topraklarına gelişi ise, Büyük İskender'in seferleri sırasında İran ve Transkafkaslar üzerinden gerçekleşmiş. Anadolu’da yaklaşık iki bin yıllık geçmişi olan kayısı, M.Ö 1. yüzyılda Ermeni tüccarlar tarafından Batı’ya götürülmüş. Bu şekilde önce İtalya ve Yunanistan’a geçen kayısı, 13. yüzyılda İspanya ve İngiltere, 17. yüzyılda ise Fransa ve Amerika’da yayılmış. Yunanistan’da “Altın Elmas”, Eski İran ve Mısır’da ise “Güneşin Altın Yumurtası” adını alan kayısının lezzeti kısa sürede fark edilince, bu özel meyve kısa zamanda vazgeçilmez olmuş.
Adını meyve bahçesi anlamına gelen “maldiya” kelimesinden alan Malatya’da, elma, armut, ceviz, erik gibi birçok meyve yetiştiriliyor. Ancak halk arasında “mişmiş” denilen kayısının, şehir için ayrı bir önemi var.
Malatya’nın yazılı tarihine bakıldığında, kayısı ile ilgili karşımıza çıkan ilk belge Evliya Çelebi’nin seyahatnamesi. 1655 yılının bahar aylarında Malatya’ya gelen ünlü seyyah, 7800 meyve bahçesinin yanısıra, “kırmızı, sarı, beyaz, sulu, etli, bey ve müşmüş” adlı yedi kayısı çeşidinden bahsediyor. Seyahatname’ye göre, 17. yüzyıl Malatyası’nda halk bu kayısıları bağlardan şehre taşırken sularını akıtmamak için neredeyse koşturur, sayısını ve hesabını kimsenin yapamadığı kayısılar, katar katar yüklerle ülkeden ülkeye taşınırmış.
Malatya kayısılarını diğerlerinden ayıran en önemli özellik, meyvedeki kuru madde miktarının yüksek olması. Renk, şekil ve aroma bakımından farklı çeşitlere sahip Malatya kayısıları; sıcak bölgelere götürüldüğünde çiçek tomurcuklarının soğuklanma ihtiyacı karşılanmadığı için yeterince meyve vermiyor. Daha soğuk bölgelere götürülecek olursa, kış ve ilkbahar geç donlarından zarar gördüğünden, yine beklenen verim sağlanamıyor. Kayısı ağaçlarından yüksek miktarda ve lezzetli meyve alınabilmesi için gerekli iklim koşullarının tümüyse, Malatya’da bulunuyor. Bu da Malatya’yı, kayısı ülkesinin başkenti yapıyor.
Bugün Malatya kayısı üretiminde, sadece üretim miktarlarıyla değil aynı zamanda yetiştirdiği kayısıların kalitesiyle de marka haline geldi. Ülkemizde yaş kayısı üretiminin yarısını gerçekleştiren kentte, üretimin büyük çoğunluğu kurutma kayısıdan oluşuyor.
Acaba kayısı anavatanından yola çıkıp Malatya’ya vardığında, şöhretinin dünyaya yayılacağı bu toprakları bu kadar seveceğini ve Malatyalıların ona böylesine sahip çıkacağını tahmin eder miydi? Kimbilir…
Bunları biliyor muydunuz?
- Hindistan’da salatalarda ekşi yerine kuru kayısı kullanılıyor.
- Polonyalıların en sevdiği yemeklerden biri kayısı çorbası.
- Endülüslü kadınlar erkekleri etkilemek için, eteklerinin altını kayısı yaprakları ve çiçekleriyle süslüyor.
- Kuru kayısı içerdiği vitamin ve minarel madde bakımından baldan daha besleyici.
- 1994 yılında Ermeniler kayısıya vefa borçlarını ödemek için madeni hatıra paralar bastırdılar ve bir yüzüne meyve yaprağını işleyip diğer yüzüne Ermenice ve İngilizce isimlerini yazdılar.
Nazlı Deniz Güler