Leipzig, yüzyıllar boyunca onlarca sanatçıya; müzisyene, ressama, yazara ev sahipliği yapmış küçük ama görkemli bir şehir. John Sebastian Bach, bu şehre izini bırakmış sanatçılardan, belki de en önemlisi.
John Sebastian Bach'ın yaşamının son 27 yılını geçirdiği Leipzig, Serhan Bali'nin sunumuyla Batı'ya Yolculuk'ta, İz Tv ekranlarında.
Leipzig, ikinci dünya savaşı ve soğuk savaşın yıkıcı etkilerinden payını almış ve şehirdeki birçok bina zarar görmüş, kimisi kasten yıkılmıştır. Ancak yıllar içerisinde Leipzig kendini yenilemiş ve artık bugün sanatsal anlamda sahip olduğu mirası hakkıyla koruyan bir şehir haline gelmiştir.
Ve Serhan Bali de Leipzig ve Bach'ı keşfettiği bu seyahatinde bir yandan Leipzig'in bu sanatsal mirasına göz atarken, bir yandan da Bach'ın son yıllarını mercek altına alıyor.
Bu seyahatte Serhan Bali'nin yolu, Bach müzesinden, Bach arşivine, Bach'ın kantorluğunu yaptığı St Thomas ve St. Nicholas kiliselerinden, halen Bach'ın açtığı yoldan ilerleyen 800 yıllık bir gelenek olan Thomaner okulundan geçiyor, her sene yapılan Bach festivali kapsamındaki konserlerse bu yolculuğa renk katıyor.
Wagner ile Goethe; Mendelssohn-Bartholdy ile Schumann...
Leipzig bir kültür şehri olduğunu kanıtlarcasına her köşesinde birer sanatçı barındırıyor, insan bu şehri gezerken bir yandan şehre hayran olurken, bir yandan da bir şehrin nasıl olur da bu kadar yetkin sanatçılar yetiştirdiğine hayret ediyor.
Dünyaca ünlü besteci Masaaki Suzuki'yle Bach üzerine yapılan sohbetten, açıkhava konserlerine, çocuk korolarından, sokak çalgıcılarına; müzikle, sanatla içiçe bu yolculuğu, Leipzig ve Bach'ı İz Tv'de izleyin.
Serhan Bali ile Batı'ya Yolculuk üzerine
Uzun süredir klasik müzikle ilgileniyor; Türkiye'de var olan az sayıdaki müzik yazarlarından birisisiniz. Müziğe ve klasik müziğe olan ilginiz nasıl başladı? Bu ilginizi bir mesleğe çevirmeye nasıl karar verdiniz?
Klasik müzikle lisede okuduğum yıllardan bugüne ilgilenirim. O yıllarda başlayan ilgim üniversite yıllarında tutkuya dönüştü. Konservatuvarda okumadım, üniversitede müzikoloji bölümünü tercih etmeyi de düşünmedim. Öncelikli olarak iyi bir dinleyici olmayı hedefledim. Müzikle müzisyen veya müzikolog değil öncelikle donanımlı bir müziksever düzleminde ilişkide olmayı daima önemsedim. Bu arada keman ve şan dersleri de aldım. Yazılı kültüre olan merakım, dergilere ve dergiciliğe olan tutkumun da klasik müziğe bu pencereden bakmamdaki etksi büyük oldu. Türkiye'de daha önce bu standartta ve düzeyde yapılmadığını gördüğüm için de 2002 yılı Ekim ayında Andante klasik küzik dergisini yayımlamak üzere arkadaşlarımla birlikte yola çıktım.
'Batı'ya Yolculuk' programıyla İz Tv'de besteciler ve hayatlarında büyük önem taşıyan şehirler hakkında yeni bir kuşağa basladınız. Bu kuşağın içeriği ve bu kuşağın başlama fikrinin nereden geldiğine dair bize bilgi verebilir misiniz?
Son birkaç yıldır televizyon için böyle bir projeyi hayata geçirme fikrini zihnimde sıcak tutuyordum. Sadece besteciler ve hayatlarında büyük önem taşıyan şehirler değil bu alanda daha çok projem var hayata geçirilmeyi bekleyen ama kanalın genel müdürü Murat Toy'un da yönlendirmesiyle öncelikli olarak bu alana eğildik. Bence doğru da yaptık çünkü büyük bestecilerin yaşamları, kariyerleri ve sanatları klasik müziğin en temel temalarından biridir ve izleyiciye de daima cazip gelmiştir. Avrupa'da özellikle büyük bestecilerin dünyaya geldikleri, yaşamlarını geçirdikleri mekanlar, muhitler çok iyi korunmaları ve çok iyi tefriş edilmeleriyle bilinir. Bestecilerden geriye kalmış evler, el yazmaları, kişisel ev eşyaları, dünyaya geldikleri, yaşamlarını geçirdikleri evler, okudukları okulların izini sürmek müziksever için muazzam bir tutkudur. Kültür turizminden hoşlanan seyahat tutkunları için de bu tema cazip gelecektir muhakkak zira o şehri bir kez de büyük bir sanatçının penceresinden tanımış olurlar.
-Leipzig ve Bach, yeni bölümünüzün konusu. Leipzig ve Bach arasındaki ilişki hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Salzburg nasıl ki bir Mozart şehriyse Leipzig de bir Johann Sebastian Bach şehridir. Bach gibi çok büyük bir bestecinin az değil yaşamının son 27 yılını geçirdiği bir şehirden söz ediyoruz. Ondan geriye kalan fazla bir şey olmadığı için, yaşamının detaylarına, sonraki yüzyıllarda yaşamış bestecilerinkine olduğu kadar vakıf değiliz maalesef. Ama merkezi Leipzig'de bulunan Bach Arşivi sayesinde bugün hatırı sayılır bir bilgi birikimine sahibiz. Belgeselimizde Bach'tan Leipzig'de geriye kalan ne varsa onların üzerine yoğunlaştık. Saksonya eyaleti, Leipzig şehri ve arkasında çok ciddi bir destek bulunan Bach Arşivi sayesinde bestecinin mirasına bugün şehrin her köşesinde rastlamanız mümkün. Leipzig'in ruhunun şekillenmesinde Bach'ın çok büyük bir işlevi var. Leipzig belki Almanya'nın müzik şehri olarak bilinir ama burası her şeyden önce bir Bach şehridir.
-Leipzig'de her sene düzenlenen Bach festivali hakkında ne söyleyebilirsiniz? Dünyadaki festivaller içinde bu festivalin nasıl bir önemi var? Programda da bu festivaldeki bazı konserleri görme fırsatımız olacak, bu konserler ve çalan gruplar, kişiler hakkında bilgi verebilir misiniz?
Bach Festivali Leipzig şehrinde ilk kez 1904 yılında düzenlenmiş ama daha sonra kesintilere uğramış. Bizim ziyaret ettiğimiz ve belgeselimize konu olan şimdiki festival ise Bach Arşivi tarafından 1999 yılından itibaren her yıl düzenleniyor. Besteciye adanan dünyanın en önemli festivali. Bach'ın yaşamı etrafında değişik temalar seçiliyor. Sadece Bach'ın eserleri seslendirilmiyor elbette, besteciyle aynı dönemde yaşamış başka bestecilerin eserleri de her yıl programa alınıyor. Bach Festivali çok yoğun bir etkinlik. 10 günde 100'ü aşkın programa sahip. 10 gün boyunca her gün şehrin farklı mekanlarında hem Leipzig'in hem de dünyanın önde gelen klasik müzik gruplarını, solistlerini dinleyebiliyorsunuz. Bunların arasında en önemlilerden biri de, Festivalin yerleşik orkestrası olan Leipzig'in dünyaca ünlü Gewandhaus Orkestrası. 800 yaşındaki Thomaner Erkek Çocuklar Korosu da Bach'ın 27 yıl görev yaptığı Aziz Thomas Kilisesi'ndeki tüm koral eserlerde meleksi sesleriyle dinleyenleri başka dünyalara götürüyor. Bach Festivali açıkhava etkinlikleri, klasik müzikle caz başta olmak üzere diğer müzikleri kaynaştıran programlarıyla, Leipzig halkıyla da bütünleşmeyi başarabilmiş popüler bir etkinlik.
-Ülkemizde klasik müziğe bakış ve ilgi hakkında ne söyleyebilirsiniz? Bu kuşağın insanların klasik müziğe ilgisini arttırabileceğini dününüyor musunuz?
Klasik müzikle ilgili ülkemizde çok ciddi bir ''algı'' problemi var. Maalesef bu yüzden ülkemizde birçok insan bu müziğin güzelliklerinden mahrum yaşıyor. Klasik müziği, üzerine sonradan bindirilmiş tüm ideolojik, sosyolojik anlamlar ve işlevlerden soyutlayıp salt müzik olarak dinlemeli, daha fazla zevk almak için de üzerine mutlaka bir şeyler okumalıyız. Klasik müzik daha çok seçkinlerin uğraşı vaya elitist bir zevk olarak görülürse de bu sanata yine haksızlık edilmiş olunur. Klasik müzik, eğer bu sanata yönelik en ufak bir ilgi keşfedilip de üzerine gidildiği ve sabırla emek verildiği takdirde, kişiye benzersiz duygular yaşatma potansiyeline sahip yüce bir sanattır. Bence bu kuşağın faydası büyük olacak çünkü Türk televizyonlarında daha önce yapılmamış bir şey yapıyoruz. Avrupa medeniyetinin temel taşlarından biri olan büyük besteciler sanırım ilk kez Batı'ya Yolculuk belgeseliyle ete kemiğe bürünüp geniş kitlenin ilgi alanına girecektir diye düşünüyorum. Bu ve bundan sonraki programlarımızı izledikten sonra, konu ettiğimiz bestecilerin yaşamları ve eserlerini merak edenler, araştırma yapma ihtiyacı hissedenler, ilk fırsatta o bestecilerin eserlerini içeren kayıtlar edinenler çıkacaktır. Mozart'ın Salzburg'unu izledikten sonra gelen olumlu tepkiler bize doğru yolda olduğumuzu gösteriyor.
-Kuşağın ilerki bölümlerinde hangi besteci ve şehirleri işlemeyi düşünüyorsunuz?
Bach ve Leipzig ilişkisini işlediğimiz ikinci programdan sonra sırada Eylül ayında Almanya'nın Bonn şehrinde yapılacak Beethoven Festivali'ne yapacağımız ziyarette çekeceğimiz Beethoven'ın Bonn'u adlı belgesel var. Beethoven'ın ardından çekim ajandamızda Handel, Chopin, Schubert, Sibelius, Çaykovski gibi daha başka büyük besteciler ve onlarla özdeşleşmiş şehirler bulunuyor.
Röportaj: Oben Reggio
Henüz Yorum Yapılmadı. İlk yorumu siz yapın.