“Tokat İçi Dolusu”, “Tokat Elmalısı”, ya da “Tokat Üzümlüsü"...
Ahşap kalıpların, rengarenk kumaşlarla buluşması...
Geleneğin adı: Tokat Yazması.

Yazma, çit, yemeni, çevre, çember... Her yörede adı değişse de, geleneksel kıyafetlerin önemini ve değerini hiç yitirmeyen tamamlayıcısıdır yazma. Gündelik hayatın içinde de, köy düğünlerinde, kına gecelerinde de hep o vardır. Çoğunlukla baş örtülerinde görülse de, bohça, sofra örtüsü, yorgan yüzü olarak da asırlardır kullanılır.

Yazma denince akla ilk Tokat gelir. Evliya Çelebi, Tokat Yazması için "Beyaz pembe bezi Diyar-ı Lahor da bile yapılmaz" demiştir. Yazmacılık sanatı, türünün en güzel örneklerini bu bölgede vermiştir. Öyle ki, Osmanlı döneminde yazmacılık yalnız Tokat iline “Has” olup, geliri Valide Sultan’a ait olduğundan, başka yerde yapılması yasaklanmıştır.

40 yıl öncesine kadar Tokat'ta yazmacılık yapılan beş büyük handan tülbentler üzerine inip kalkan ağaç kalıp sesleri yükselirken, bugün Tokat yazmacılık geleneği serigrafi ürünlere karşı yaşam savaşı veriyor. Tokat'ta 600 yılı aşkın geçmişi olan yazmacılık sanatı, yok oluşa direniyor.

Kaybolan meslekleri canlandırmayı hedefleyen Bir Usta Bin Usta projesinin üçüncü yılında, Tokat’ta kurulan yazma baskı atölyesinde, 20 usta adayı, adı Tokat’la özdeşleşen yazmacılık geleneğini öğreniyor. Kalıp ustası Yasemin Ertaştan ve mesleğin en eskilerinden baskı ustası Naci Öncüer, gençlere bayrağı devrediyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın teknik danışmanlığında, Anadolu Sigorta tarafından yürütülen ve 10 yılda 1000 yeni usta yetiştirmeyi hedefleyen Bir Usta Bin Usta projesi, Tokat yazmalarına yeniden can veriyor. İZ'de izleyin!