Müzik yazarı Müjde Yazıcı, Türkiye’deki müziğin tarihçesini kayıt altına alıyor.

Unkapanı’nı “İstanbul’da bir semt adı” ve “müzik ticaretinin nabzının attığı yer” olarak iki şekilde algılayabiliriz ilk saniyede. Ancak Unkapanı’nın esas tarihi çok eskilere uzanıyor. Semt, ismini Osmanlı döneminde burada bulunan un, buğday, arpa ambarlarından alıyor. Unkapanı’nın ‘kapan’ı, Arapça ‘kabban’ denilen yük terazilerinden geliyor. Un ise bildiğimiz un. Osmanlı zamanı un ve tahılların muhafaza edildiği hanlar buradaymış. Bugünkü Unkapanı sahiline buğday, arpa yüklü gemiler demirlediğinden, semt 19. yüzyılda bu ismi almış. Ayrıca kapanlara getirilen ürünlere göre yağkapanı ve balkapanı (Sirkeci'de Balkapanı Hanı) adını alan çeşitleri de var. Zamanında arpa ve buğday ticareti yapılan bu yerde, bu konusundan tamamen uzak bir endüstri gelip yerleşiyor yıllar sonra: Unkapanı Plakçılar Çarşısı.

Türkiye’nin müziği bir nevi uzay üssü gibi Unkapanı’ndan yönetildi bir dönem. Çarşı, 1980’ler sonu, 1990’larda ticari anlamda altın çağını yaşadı. Albümler milyonlar sattı. Şimdiki müzik sektörü yapısı içinde yeterli yer bulamayan bu merkez,  kazandığı prestijini de çoktan kaybetti. Plakçılar Çarşısı küçüldükçe, Manifaturacılar Çarşısı o tarafa doğru büyüdü. “Coşkun Sabah, Mustafa Topaloğlu tarzı isimlerin 4 milyondan fazla sattığı “kasetli dönemi” sadece bizler hatırlayacağız”diyor Müjde Yazıcı. Kasetler dolapların üstlerine, bazaların altlarına kaldırılalı 10 yılı geçti. Şimdi hepimiz bir tık’la iki albüm indiriyoruz. CD alacağımıza “Şunu benim mp3 player’a atsana” diyoruz. Bunları yapmıyorsak internet üzerinden müzik dinliyoruz.
Müjde Yazıcı’nın hazırlayıp sunduğu 2 bölüm halinde ekrana gelecek belgeselde müzik endüstrisinin dünden bugüne geldiği nokta anlatılıyor. Müziğin nabzı İZ’de atıyor.