Modern hayat gitmek üzerine kurulu. Sıradan bir gününüzü düşünün; işe gitmek için yola çıkıyorsunuz; eve dönmek için seyahat ediyorsunuz. Arkadaşlarınızla buluşmak, alışveriş yapmak, sinemaya gitmek, spor yapmak, hepsi gitmek üzerine kurulu. Peki hareket üzerine kurulu bu yaşam tarzının başlangıç noktası neresi?

Uygarlığın bugün geldiği noktayı, bundan yaklaşık 5000 yıl önce yapılan devrim niteliğinde bir buluşa borçluyuz: Tekerlek. Gelin birlikte tekerleğin izinden gidelim ve gitmenin tarihine yakından bakalım.

Tekerleğin icadından önce, ilk ulaşım aracı atlardı. Atın bir binek aracı olarak kullanılmasını sağlayan teknoloji “gem” di. Gemin bulunuşuyla birlikte, M.Ö. 4000’lerde insanlar ulaşım için atları kullanmaya başladı. Sonuç muazzamdı: Uzak mesafeler yakınlaşmış, ulaşılmaz olana ulaşılmış, büyük sürüler kolayca güdülür olmuş, yeni savaş taktikleri ortaya çıkmıştı. Daha da önemlisi, insanoğlu, gitmenin tadını almıştı. Bunu insanlığın en önemli buluşlarından biri izledi: Tekerlek. Sümerlerin uygarlığa armağanı olan tekerlek bir anlamda ilk makinaydı.
Tekerlek, icadından bu yana neredeyse hiç değişmedi ama artık at arabalarını değil, son model otomobilleri taşıyordu.

20. yüzyılın başında, otomobil hayatımıza girmişti. Ama onu başrole oturtan ve yalnızca gitmenin tarihini değil, dünya tarihini değiştiren bir devrim, otomobili ulaşılabilir kıldı: Seri üretim.

1908’de ABD’de Ford ilk seri üretim otomobili yaptı. 1913’te günde 1000 araba üretebilecek kapasiteye ulaştı.
20. yüzyılın başında, otomobiller Amerika ve Avrupa’nın sokaklarını doldurmaya başlarken, Türkiye de bu devrim niteliğindeki değişimi ilgiyle izliyordu. Avrupa’daki ilk seri üretimden yaklaşık 50 yıl sonra, Türkiye de ilk yerli üretim otomobil için kolları sıvadı. 1961 yılında ilk yerli Türk otomobili Devrim üretildi.

Atlarla başlayıp, tekerlekle süren ve sonrasında otomobil üretimiyle devam eden gitmenin tarihinin izini İZ’de sürün. “Tekerleğin Milyon Yılı” İZ TV’de..