Bir gün nasıl geçiyor? Hiç düşündünüz mü?

Ne kadar hızlı, ne kadar verimli, ne kadar değişken?

“Bir Gün”, 24 saatlik “an”ların, 24 saat yaşayan bir organizmanın

sabah-akşam nabzını tutuyor.

Sıfırdan yaratılanlar, yeniden üretilenler ve hayatımıza girenlerin bir günü,

onu yaratanların 24 saatlik hayatlarıyla paralel olarak İZ ekranlarında.

Okuduğunuz gazeteler, bir günde nasıl çıkıyor? Kimler, o gün, hangi haberin manşet olacağına nasıl karar veriyor? Matbaa, günün hararetli haberlerini, sıcak sıcak evlere nasıl taşıyor?

1400’lere tarihlerden ilk baskılı risalelerden ve saray haberlerini halka taşıyan tellallerden geriye bugün pek bir şey kalmadı. Artık editörler, genel yayın yönetmenleri, muhabirler ve yazı işleri, göreceğimiz, okuyacağımız, duyacağımız dünyayı şekillendiriyor. Düne ve güne dair ilk algılarımız, bildiklerimizin bir bölümü ve iletişim özgürlüğümüz onlara emanet.

Gündelik yaşamın tüm detaylarını 1 gün içinde, son hızla önümüzdeki birinci sayfaya seren; tek 1 günü, bin gün gibi telaşlı, inişli-çıkışlı yaşayan haber ve gazete ekibi, bu bölümde İZ ekranlarına taşınacak. Rakip gazetelerin ilk olma yarışları, verilecek haberlerin içeriği ve kalitesi hepsi zamana karşı yarışacak. Önde giden gazete, okuyucuyu da kapacak! O günün gerisinde kalan bir haber, bir daha çıkmamak üzere çöpe gidecek!

İlk haberlerin toplanma, derlenme ve toplantı aşamasından, mizanpaja, röportajlardan baskı ve ulaştırma sürecine kadar Akşam Gazetesi'nin 24 saati, ham bir haber kaynağına göz atmanızı, bilmediğiniz satır aralarını okumanızı sağlayacak. Biraz sansür, biraz gerçekler, biraz haberler, biraz da gazetecilik hileleri derken, bir gazetenin iskeleti ortaya çıkacak; üstelik en gereklisinden en gereksizine... Örneğin; onbinlerce gazetenin aynı anda saatte 40 km hız yapabildiğini biliyor muydunuz? O zaman İZ ekranlarındaki renkli baskı makinesine göz atmanız gerekecek!