Bir düdük sesiyle başlıyor zamanda yolculuk... Rayların üzerinde su gibi akıp giden manzaralar, bilinmeyen bir serüvene sürüklüyor yolcularını... "Gece" masallarının izinde Doğu'ya giden bir lokomotifi takip ediyor vagonlar. İstanbul'dan Tahran'a uzanan tren yolculuğu, Haydarpaşa İstasyonu'ndan başlıyor. "Gece" yolcuları, Şah Şehriyar'ın memleketine doğru yola çıkıyor.

İlk durak, yolu Anadolu'dan geçen her gezginin hayallerini süsleyen Kapadokya... Asırlar boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapan Kapadokya, yeraltı şehirleri, kiliseleri ve kaya mezarlarıyla zamana karşı direnen görkemli bir tarih sahnesi adeta...

Rayların üzerinde geçen birkaç saatin ardından Adana'da mola veriyor masal treni. Zaman makinesi bu kez 1900'lerin başına götürüyor gezginleri. Hem bir mühendislik harikası hem de bir tarihi eser niteliği taşıyan 'Varda Köprüsü' tüm ihtişamıyla ayakta duruyor.

"Gece" yolcularının bir sonraki durağı, Adıyaman'da dünyanın halen kullanılmakta olan en eski köprülerinden biri, Cendere Köprüsü... M.Ö. 3. yüzyılın başlarında Kommagene Krallığı tarafından, Roma İmparatoru Septimius Severus ve ailesinin anısına yaptırılan tarihi köprü, gezginlerin Nemrut'a çıkmadan önceki ilk uğrak noktası.

Bir sonraki durak ise tahminen M.Ö. 1. yüzyılda Kommagene Kralı II. Mithrades'in annesi İsas adına yaptırılan bir anıt mezar, Karakuş Tümülüsü.

Ve sıra geliyor yolculuğun belki de en zorlu tırmanışına... Dünyanın en güzel gündoğumu ve günbatımı manzaralarından birine sahip olan Tanrılar Dağı Nemrut, uğruna yapılan zahmetli yürüyüşe değiyor doğrusu. 2150 metre yüksekliğiyle dünyanın en yüksek açıkhava müzesi olarak da adlandırılan Nemrut, üzerinde barındırdığı dev heykelleri ve kitabeleriyle Kommagene Krallığı'ndan günümüze kalan en değerli miras.

İran'a girmeden önceki son durak, Van Gölü'nün ortasındaki Akdamar Adası'nda bulunan Akdamar Kilisesi. Ortaçağ Ermeni mimarisinin en parlak eserlerinden biri olan kilise, Kudüs'ten İran'a kaçırıldıktan sonra 7. yüzyılda Van'a getirildiği rivayet edilen Hakiki Haç'ın bir parçasını barındırmak için Kral I. Gagik'in emriyle 10. yüzyılda inşa edilmiş.

Anadolu'ya veda eden masal treninin ilk durağı Zencan şehri. Zencan, Sasaniler'in ilk imparatoru I. Ardeşir tarafından kurulan ve 19. yüzyılda İran'da doğan Babilik inancının önemli merkezlerinden biri. İslam dünyasının en görkemli yapılarından biri olan Sultan Olcaytu Türbesi, bu şehirde bulunuyor. 25,5 metre çapında ve 48,5 metre yükseklikte olan türbenin kubbesi, yükseklik açısından Floransa'daki Santa Maria Katedrali ve İstanbul'daki Ayasofya Bazilikası'ndan sonra dünyanın en yüksek üçüncü kubbesi.

Zencan'a veda ettikten sonra istikamet, dünyanın en eski şehirlerinden biri olan Yezd. 4000 metre yüksekliğindeki Rud Dağları'nın eteklerinde bulunan Yezd, 3000 yıllık geçmişiyle göz dolduruyor. Kevir, Lud ve Taftan çöllerinin yanıbaşında bulunduğundan, yöre halkı buraya 'Çöl Gelini' adını vermiş.

Şehrin yaklaşık iki kilometre dışındaki Sessizlik Kuleleri'ni, Farsça adıyla 'Dahme'yi keşfe çıkıyor gezginler. Zerdüşt inancına göre ölülerin havayı kirletmemek için yakılmadığı, toprağı kirletmemek için gömülmediği, bedenin doğadaki yırtıcı kuşlara emanet edildiği bir açık hava mezarlığı burası. 2500 yıl boyunca uygulanan bu ritüelde, ölü bedenler buraya 'nasellar' denilen görevlilerce getirilir ve kulelerin içindeki avlulara yatırılarak doğaya terkedilirmiş.

Gezginlerin bir sonraki durağı, Yezd'in sembollerinden biri olan Cuma Camii. 1365 yılında inşa edilen cami, 48 metre yüksekliğindeki minareleriyle İran'daki bütün camiler arasında ilk sırada.

Zerdüştlüğün merkezi olan Yezd'deki son durak, en önemli ateş tapınaklarından biri olan 'Ateşkadeh'. M.Ö. 470 yılından beri yanan ve 1940'ta Ardakan'daki orijinal yerinden Yezd'e getirilen kutsal ateş, bugün hala 24 saat süreyle hiç sönmeden yanıyor.

İran'daki yolculuğuna kaldığı yerden devam eden masal treni, rotasını İsfahan'a çeviriyor. "Gece" yolcuları ise bambaşka şehirlerde Fars kültürünün izini sürmek için yeniden yola koyuluyor...