Bu yoğurdu sarımsaklasak da mı saklasak, yoksa sarımsaklamasak da mı saklasak?
Yoksa yoğurdu bırakıp sarımsağın tadına bakmaya Taşköprü’ye mi gitsek?
Biz de bu fikirle yola çıkıp Sarımsağın Türkiye’deki anavatanı Kastamonu Taşköprü’ye gitmeye karar verdik. Bu yıl yağışların bolca olması planladığımız gidiş tarihini iki hafta kadar ertelememize sebep oldu. Gittiğimizde ise yağmurlar hala son bulmamıştı. Bizim için sadece tarih değişikliğine neden olan yağmur çiftçiler içinse tam bir kâbustu. On gün içinde söküm ve tarlada kurutma işlemlerini tamamlamaları gerekiyordu. Yağış geldiğinde tarlada bekleyen sarımsakların durumu endişe vericiydi, hasatı yapılıp evlere taşımış olanlar ise şanslıydı.
Bölgenin beyaz altını, evlerde kadınlar tarafından temizlenip boyutlarına göre ayrıldıktan sonra pazara çıkıyordu. Hem üreticinin hem de alıcının buluştuğu pazar yerinden sonra ise sarımsakların bir kısmı marketlere ve ya semt pazarlarına kimi de fabrikalara işlenmeye gidiyordu. Doğrusu sarımsağın bu kadar zahmetli bir iş olduğunu ve mutfağımıza girene kadar onlarca kişinin emek verdiğini daha önce hiç düşünmemiştik. Oysa gördük ki koskoca bir ilçenin büyük bir çoğunluğu ekmeğini sarımsaktan çıkarıyor. Üç binden fazla çiftçi ailesi ve yüzlerce işçi gelirini buradan sağlıyor. Üstelik sarımsak bölgede sadece bir ekonomik değer olarak değil, sosyal yaşamında belirleyicisi oluyor. Her yıl Taşköprü Belediyesi tarafından düzenlenen Uluslar arası Taşköprü Kültür ve Sarımsak Festivali yöre halkı tarafından sabırsızlıkla bekleniyor. Yıl boyu harcanan emeğin, çekilen zahmetin en keyifli karşılığı bu festival oluyor.
Taşköprü’ye yaklaşırken etrafı saran keskin sarımsak kokusu hemen burnumuzu direğini sızlatmıştı. İlçeden ayrılırken ise üzerimize o kadar sinmişti ki hiçbir koku almıyorduk. Ve karar vermiştik lezzetli yemeği yaparken de, Kastamonu’nun Taşköprü ilçesine giderken de aynı yoldan geçmeniz gerekiyor. Sarımsak her yeri tatlandırıyor!

Selda Kaya Kapancık
“Nasıl Saklasak?” - Yapım Sorumlusu